Sevdası uğruna saat ustası olan Ünsal Otkun’un meslek hikayesini, yüzlerce saatin ahenkli tik takları eşliğinde dinledik. “Saat tamirciliği Türkiye de hala ölmez meslek” diyerek umut vaad eden Ünsal Otkun, meslekle tanışmamı eşime borçluyum. Mevzu derin, dedi.
Amacı üniversiteyi bitirip kariyer yapmak olan Ünsal Otkun’a, saat ustası kayınpederi Yusuf Karakılıç’ın : ‘ Gel boş gezme bir haftalığına yanımda çalış’ demesiyle birlikte hayatı değişmiş. Zamanın ruhunun bir nehir gibi aktığı bu yerde sabırla eski saatleri tamir eden ustasını izlemiş. ‘Şu bozuk saati tamir ediver usta’ diyerek işin ehline emanet edilmesinden müthiş keyf almış. Otkun, saat tamir etmek incelik ister, hassas aletleri kullanabilme mahareti gerektirir. Bir nevi saat istasyonu diye tabir ettiğim bu dükkanda kabiliyetimi keşfettim. Mesleği çok sevdim ilgi duydum. Bir haftalığına girdiğim dükkana ömrümü verdim, diyor.
“Kimi içinde bulunduğu taşra kırılganlığı taşıyor; kimi siyasetçisi kadar yorgun…”
Saatçi dükkanları, genellikle şehrin ortasında da olsa gizemli ve metrekaresi küçük mekanlar şeklinde hizmet veriyor?..Ünsal Otkun’un ekmek teknesi ‘Bizim Saat’çi de öyle tam bir film karesi… Yıllardır bir kıyıda bekleyen küçük vidalar, üzerinden asırlar geçmiş bozuk saatler: Zamanın unuttuğu her parça bir an en değerli işlevsel bir parçaya dönüşebilir. Bir meraklı gelir ‘usta şu saate bakıver bi hele der!’ Der demez o vidanın, o saatin kaderi değişir ve kader değiştirir. Kim bilebilir.
Usta, elinde cımbız gözünde löpü; o saate, o vidayı takar ve 100 yıllık antika saatin dili çözülür.
Eskin gözde mesleklerinden biri olan saat tamirciliğinin giderek azaldığını, çırak yetişmediğinden söz eden Otkun: “ Saatler zaman kavramını hatırlatır, kültürel kimliğimizin kodlarını ele verir ,insan hayatını disipline eden çok önemli bir objedir.Tam kırk yıldır saatleri tamir ediyorum. Eskiden bir saate sahip olması lükstü. Zenginlik alametiydi. O dönemde yaşlı başlı büyüklerimiz yeleğinin cebinde cep saatleri taşırdı. Kurmalı ve otomatik saatler, TCDD saatleri ve babadan kalma Serkisof saatleri vardı. Çalışkan adamlara ‘Zenith gibi çalışır’ denirdi. Polatlı Esnaf Kooperatifi Eski Başkanlarından Rahmetli Lütfü Öztürk bir gün 100 yıllık antika saati ‘lonjins’le geldi ‘bunu tamir eder misin’ diye. Dünyanın en ünlü markalarından biri olan saatin parçası tükenmişti . Lütfü Ağabey için parçayı kendim imal etim ve saatin direğini tamir ettim. O an muhteşem hissettim kendimi” dedi.
ZENİTH ZENİTH ZENİTH… SAATLERİN ŞAHI
Gündelik hayatı düzenleyen ve zamana ayar veren saatler; mekanik , otomatik,elektronik, dijital elbette. İsviçre ve Alman patentli saatlerin çok tutulduğunu ifade eden Otkun: “Zenith markasının büyüsüne kapılmayan müşterimiz yoktu. O saatlerin kralıydı. Her babayiğit alamazdı. Koca Polatlı’da sayılı insan takardı. Kolunda Zenith varsa sükse binbeşyüz.. Öyle zamanlardı.”
MESLEK KIYMETLİYDİ
“Eskiye nazaran insanların saate bakış açıları değişti . Geçmişte bir saat almak için gün sayardın şimdi saat koleksiyoncusu herkes… Tamirciliği de gözde meslekti. Ustaları görünce ceket iliklenirdi. İşçilik, malzeme pahalıydı. 1980’lerden sonra teknoloji değişti. Elektronik ve dijital saatler piyasaya sürüldü. Çeşit arttıkça teferruat çoğaldı ve seçenek çoğaldı. Müşteri saati bozulunca tamirciye gitmek yerine , yeni bir saat almayı tercih ediyor” şeklinde konuştu.
SAATİN DİLİNDEN USTALAR ANLAR
Zenith, Omega, Nacar, TCDD saatleri, Sergisof....Cep, masa, duvar, çalar saatler…
Kimi içinde bulunduğu taşra kırılganlığı taşıyor; kimi siyasetçisi kadar yorgun…
KÖSTEKLİ SAATLER TARİHE KARIŞTI
Halk arasında babadan oğula geçen köstekli Sergisof marka saatler tarihe karıştı”
TCDD SAATİ VE GİZEMİ…
Otkun, “Türkiye, bu saatle 1950 yılında TCDD vasıtasıyla tanıştı. TCDD’nın emeklilerine hatıra kalması için verdiği hediye saatler sonradan çok meşhur oldu. Saatin arkasında kabartma tren ve TCDD yazısı vardır. Halk arasında ‘Trenli’ saat diye ünlenmiş. Bunu fırsat bilen firmalar her saatin arkasına tren resmi bastı” dedi.
25 YILLIK ATIL PARÇA TİSSOT’A SES VERDİ
Saat tamircisinin ödülü nedir derseniz?.. “Bu saati kimse yapamaz” iddiasını yerle yeksan etmek. Benim başıma bir kez geldi o an. İsviçre’de üretilen Tissot marka saati fabrikadan ‘yapılamaz!’ diye geri çevirmişler. Dükkanda 25 yıldır bekleyen artık çöpe atmak üzere olduğum parça işi çözdü. Almanya da yaşayan gurbetçi müşterim şaşırdı kaldı. Şahane güzel bir anı.. .
90’LIK PİRİ-FANİ SAAT TAMİRCİSİNDEN ETKİLENDİM
Usta, sohbet ilerledikçe tecrübesini konuşturdu, birikimlerini anlattı. Ve anılarını : “ Lise çağlarımda tanıdığım ustayı hiç unutamadım.. Ankara Eski Adliye yanında bir saat tamircisi vardı. Adam piri fani dedikleri 80-90 yaşında. Gözlük camları çok kalın. Gözlüğün üzerine ayrıca büyüteç takıyor ve onunla saat tamir ediyor. Sanırım ona çok özenmiştim. O adamı gördüğümde ‘Aman Yarabbim’ demiştim. Saatçilikten çok etkilendiğim o ilk an müthişti.”
ZANAATKARLIK VE KANAATKARLIK
Saatler insan benzer. Tik taklarının hızı değişti mi tamire gider. Vida döner saat çalışır; emek döner ekmek parası... Bir dönüşüm meselesi. Usta’ya, bu meslekte hala ekmek var mı diye sorduk.
İşte yanıtı:”Saat tamirciliğinden ev geçimi sağlanır ama önce ustanın zanaatkarlığına sonra kanaatkarlığına bağlıdır.” Ez cümle meta döne döne hayat döne döne kuşlar misali…